Yıllarca Çin'den çocuklara malzeme ve oyuncak taşıdın, şimdi yine görev başındasın dev kırmızı çanta.
Bu kadim toprakların bereketi de acısı da eksik olmaz, çocuklarına hizmet etmek de vatan borcudur.
Memleketimin her karış toprağı iğne oyası gibi ince ince işlenmiştir... asaleti, bereketi ondan gelir. 8:17 Elbistan'a 20km
Vatanın en kıymetli varlığı askeridir. Derde deva olmak için daima hazır bekler, hızır gibi yetiştiği yeri ihya eder.
Bize de ancak biraz renklendirmek düşer...
Kampın zorlu koşullarına inat umutla barınma koşullarını oluşturmak...
Mevcut koşulları sözsüz anlatan, hafızama kazınan detay. -20derecede suyun bolluğunda içememek...
Eşsiz coğrafyanın muhteşem sabah güneşinde görüntüsü. Yaşananların derin acısından sıyrılmak istediğimde imdadıma yetişen görkemli dağlar ve sonsuz gökyüzü...

Bize de ancak biraz renklendirmek düşer...
Kampın zorlu koşullarına inat umutla barınma koşullarını oluşturmak...
Mevcut koşulları sözsüz anlatan, hafızama kazınan detay. -20derecede suyun bolluğunda içememek...
Eşsiz coğrafyanın muhteşem sabah güneşinde görüntüsü. Yaşananların derin acısından sıyrılmak istediğimde imdadıma yetişen görkemli dağlar ve sonsuz gökyüzü...

Her kilometresinde gözümü kırpmadan hafızama kazıdığım bir yolculuk.
Sırf şu ürkek ruhların ferahlaması için...
Meraklı ama çekingen, saygılı ve umudu bitmeyen evlatların yoluna fener tutabilmek için...
Mahremiyetlerini esas alıp çalışarak ve paylaşarak...
Koşullara rağmen bir çocuğun ne kadar üretken ne kadar ilham verici olduğuna bir kez daha şahit olmak.
Kendilerini fark etmelerine vesile olmak...
İpuçlarıyla onların dünyasını anlamaya çalışmak
Bir çadırda kısa da olsa gönül birliği kurmak...
Kurulan sobalarla ısınmaya çalışıp, eşsiz bayrağımızın altında bir olmak.
Bir öğrenci yurdunun odasında konaklayıp, "sıcak çay ve kahvaltıyı hak ediyor muyum" sorgulaması yapmak...
Sokak sobasının alevinde geçmiş deneyimleri, kalbe ağırlık veren gerçekleri, etrafta şahit olunanları, ahlak ve vicdanı, yeni nesil paylaşım kültürünü, kendini, yeterliliğini, kabiliyetlerini, faydanı sorgulamak.
Ortalıkta görünür olmak için dolaşırken depremzedelerin mahremiyetini gözetmeyen, suistimal noktasına gelen ruhu donmuş insanları izlemek...
Düzene inat hizmetine konsantre olmuş, vatan borcunu ödemekte yarışanları görmek, anlamak, varlıklarına şüktetmek-ibret almak, onlarla dayanışmada olmak...
Yıkılmış ruhlar ve binalara inat kendini yenileyen doğa, tekrar doğan güneş, efsanevi iklim ve kendine has kıymetli toprakları dünya gözüyle görebilmek... Bu vatanın evladı olduğuna şükretmek.
Odun kokan sokaklarında mini bir çadırkentin parçası olmak. Bu umut dolu çalışmanın eser miktar paydaşı olmak...
Heyecanla, gözyaşlarını saklayarak çocukları beklemek...
Birlikte bir masalı renklendirmek, "yaşamak istediğiniz şehrin resmini yapın" diyerek, onlara bırakmak yeniden inşaa edilecek geleceği.
Hemen adapte olup paylaşarak, sohbet ederek çizmelerini, boyamalarını izlemek.
Hayran kalmak, gözlerindeki ışığa, enerjiye ve seçtikleri renklere.
Buzlar şehrinde güneşin ışınları hayata tutunmak için umut veren renkleri ortaya çıkartıyor.
Çadır sobalarından tüten dumanlar, nehirden buharlaşan suyun görüntüsü ömrümce hafızamda kalacak...
Kaynayan kazanın buharı da eklendiğinde...
Çocuklara pırıl pırıl bir gelecek bırakamasak da umudun tamamen yok olmadığına dair bir sıcaklık doluyor insanın içine.
Felaketin uzaktan sarstığı biri olarak şahit olduğum şeylerin içerisinde en güven vereni; kilometrelerce uzaktan canını hiçe saymış görev adamlarının nasıl çalışığına şahitlik etmek.
Organize olabilmiş, zamanı yönetmeyi becerebilen, imkânlarını efektif kullanmayı bilen, vicdan sahibi insanlarla tanışmış, çalışmış, yolculuk yapmış, aynı sofrada oturmuş, acıları ve deneyimleri paylaşmış olabilme ayrıcalığı...
Kişisel deneyimlerine, bir tahliye helikopterinden dünyanın en güzel ve zaman zaman en hüzünlü topraklarına bakabilmeyi eklemek...
Kalben sevdiğin topraklara bir kez daha hayran kalmak, ilelebet var olmasına, huzura dua etmek...
Canları, ürkek bakan ama derinderde gülümseyişi eksik olmayan evlatları geride bırakmak, kalbinin büyük kısmını paramparça o topraklarda unutmak...
Bitmemiş, yarım kalmışlık hissi.
Kişisel tarihimin 156.şehrini felaket vesilesi ile dünya haritama eklemiş olmak, yine de binlerce kez şükürle kalanlara dönüp yeni umutları paylaşabilmek dileği ile...
Tahliye uçağını beklerken...
Zımba gibi, yorgun ama görev bilinci ile ferahlamış gençlerle tanışmak.
Vatanı emanet edeceğimiz evlatların nasıl da donanımlı ve ahlaklı olduğunu fark etmek, onlarla bu hikayeyi tamamlamanın onuru.
Sohbetlerinde paylaştıkları onları bir üst seviyeye taşıyan deneyimler...
THY Pilotunun tek tek ekiplere teşekkür ettiği anons...
Deneyimden çıkartılacak onlarca ders, yapılacak çok şey var.
Binlerce yıldır varolan eşsiz Anadolu topraklarının bereketi de depremlerden gelir.
İçtiğimiz mineralli sulardan, yıkandığımız şifalı kaynak sularına, maden ve minerallere, doğal kaynaklarına kadar müthiş zenginliktir bize bahşedilen.
Vatanı donatırken akli ve vicdani melekeleri kullanmamız yeterlidir. Depremle dalga geçmek, yok saymak yerine mevcut maddi ve insani kaynakları hakkıyla organize etmemiz kâfidir.
Bu, vatanın her karışını kanıyla sulamış şehitlerimize ve çocuklarımıza borcumuzdur.
Türkan ARPACI
Comments
Post a Comment